( Mart ayının son Pazartesi günü başlar )
Kitabın yararlarının anlaşılması ve sayılarının çoğalması sonucu kitaplıklar oluştu. Kitaplıkların gelişmesi ile kütüphaneler meydana geldi. Herkesin yararlanması okuması, başvurması için kurulan, içinde kitaplar bulunan binaya kütüphane denir.
Millî Eğitim Bakanlığı, Mart ayının son pazartesi günü başlayan haftanın Kütüphane Haftası olarak değerlendirilmesini kararlaştırmıştır. Hafta süresince kütüphanenin önemi anlatılır. Kütüphaneciliğin sorunları kamu oyuna duyurulur. Halk, kütüphanelerin gelişmesi için bilinçlendirilir. Okullarımızda kütüphanenin yararlarından söz edilir. Kütüphanelerde uyulması gerekli kurallar öğretilir.
Kütüphaneler eski çağlardan beri insanlığın hizmetindedir. Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye önem verilirdi. O dönemden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler vardır.
Yurdumuzun belli başlı büyük kütüphaneleri şunlardır : İstanbul’da Süleymaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphaneleri. Ankara'da Millî Kütüphane, Millet Meclisi Kütüphanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüphaneleridir. Bunlardan Millî Kütüphane, 15 Nisan 1946 tarihinde kuruldu. Açılış tarihinde içinde iki kitap bulunan bu kütüphanemizde bugün 620 bin kitap vardır. Kütüphanelerimizdeki kitap sayısı yaklaşık 6 milyon kadardır.
Kütüphanelerde, kitapların korunması, kitapların sınıflandırılması ve okuyucuya kitap verilmesi için uzman memurlar bulunur. Bu memurlara kütüphaneci denir. Kütüphanecilik özel bir eğitimi ve öğretimi gerektiren bir meslektir. Bu amaçla üniversitelerimizde kütüphanecilik bölümleri açılmıştır. Bu bölümlerde öğrenimlerini tamamlayanlar kütüphanelerde görev yaparlar.
Yaşadığımız yüzyıl bilgi, ilerleme dönemidir. Kitaplar bilime giden yoldur. Çağımızın buluşlarını kitap, dergi gazete gibi yayın organlarından izleriz. Okuduğumuz kitaplar, dergiler, gazeteler bilgilerimizi artırır. Bizi dünyadaki gelişmelerden, değişmelerden haberdar eder. Kitaplar sevgili dostlarımızdır. Kitaplıklar, kütüphaneler kitapların bir arada bulunduğu yerlerdir.
Bulunduğumuz yerdeki kütüphanelerden yararlanalım. Kütüphanelerin zenginleşmesi için kitap armağan edelim. Kitapların korunduğu, yerleştirildiği kitaplığı, kütüphaneyi temiz tutalım. Okuma salonlarında kimseyi rahatsız etmeyelim.
KÜTÜPHANEDE UYULMASİ GEREKEN KURALLAR :
1. Kütüphaneye ayakkabılar paspasa silinerek girilmelidir.
2. Palto, pardösü, manto v. b. vestiyere bırakılmalıdır.
3. Kimlik, ilgili memura istemeden teslim edilmelidir.
4. Kütüphaneden alınacak kitabın nasıl aranacağı bilinmiyorsa ilgili memurlardan sorulmalıdır. Açıklamaları, dikkatle dinlemelidir.
5. İstenen kitap için fış doldurulmalıdır.
6. Yerimize oturup kitabın gelmesi beklenmelidir.
7. Okuma salonunda kimse rahatsız edilmemelidir.
8. Kitap sayfaları sessiz çevrilmelidir.
9. Kütüphane salonunda sessiz yürünmelidir.
10. Kitapların kapağı, sayfaları çizilmemeli, yırtılmamalıdır.
11. Kütüphanenin okuma salonunda hiçbir şekilde sigara içilmemelidir, sakız çiğnenmemelidir.
OKUMA KİTAPLARIM
Bu yazıda ünlü ozanlarımızdan Z. Osman Saba
kitapları hakkında duygu ve düşüncelerini anlatıyor.
Sevgili okuma kitaplarım. O kitaplar aylara bölünmüştü. Kış aylarına düşen parçalarda kış resimleri vardı. Sonra, o resimler gittikçe değişirdi. Dallar, yavaş yavaş tomurcuklanır, ağaçlar çiçek açardı. Paltolu çocuklar, paltolarını çıkarmaya başlardı. O resimler böylelikle, bizlere de tatilin yaklaşmakta olduğunu hatırlatırdı.
Bazen kitapların son sayfasını açardım. Orada bir kelebek veya çiçekli dala konmuş bir kuş resmine dalar giderdim. Bu sayfalara ne zaman geleceğiz? Bu sayfaları okuyacağımız günlere ne zaman kavuşacağız, diye düşünür dururdum. Oysa daha okulda yılın yarısına bile ulaşmamıştık. Sınıfımızın camlarını sert yağmurlu kış rüzgarları sarsıyordu. Böyleyken ben kitaplardaki o resimlere baktıkça yaz tatilinin hayallerine kapılmaktan kendimi alamazdım.
Neler düşünürdüm neler ... Sınavların başlayacağı günleri düşlerdim. Okuma dersinden hiç korkulur mu? Güzel bir Mayıs günü, sınav odasına girecektim. Öğretmenim beni güler yüzle karşılayacaktı. Önüme çıkan parçayı okuyacaktım. Ben okurken dışardan kuşlar ötüşecek yeni yapraklanmış ağaçların sallandıkları görünecekti.
Bahar yemişlerini satan satıcıların sesleri, çağrışmaları duyulacaktı. Öğretmenlerim okuduğum parça ile ilgili sorular soracaklar, ben hemen cevapları verecektim. Sonra «yeter» diyecekler, sınav odasından uçar gibi çıkacaktım. Okuma kitaplarındaki son parçalara baktıkça bunları düşünürdüm.
Dost okuma kitaplarım. Onlarda neler yoktu? Kısa pantolonları diz kapakları örtecek şekilde biraz geçen saçları düzgünce taranmış güler yüzlü çocuk resimleri vardı. O kitaplarda temiz giyimli köylüler, babalar, analar vardı. Bu insanların güzel resimleriyle doluydu, okuma kitaplarım. Bu resimlerdeki insanlar güzel bir dünyanın insanlarıydı. Kötülük bilmezlerdi, iyilikten başka bir şey düşünmezlerdi.
«Bizim gibi olun, iyilikten başka bir şey düşünmeyin» derdi.
Bu unutamadığım eski okuma kitaplarından bugün bir tanesi bile yok. Onların şimdi hayalimdeki yapraklarım çevirirken yine de onları eskitmemek istiyorum. Onlardan ezberimde kalan parçaları yer yer okuyorum. Bu yüzden yangında yanmış kitaplar gibi sayfaların çoğu eksik.
Sevgili dost okuma kitaplarım, sizleri zamanla bu kadar özleyeceğimi hiç bilmezdim. Böyle olacağını bilseydim, birkaçınızı olsun öbür kitaplarımın yanında saklamaz olur muydum?
Ziya Osman SABA
KÜTÜPHANEBir yapıya konmayan taşları ben taş saymam Kitaba eğilmeyen başları ben baş saymam Okumadan yazmadan geçen ömrü yaş saymam. Çok okuyan çok bilir yarını parlak olur Okuyanın yarını alnı gibi ak olur. Kitaplar geleceğin ışıklı bir yoludur Kitaplar yükselişin kanadıdır koludur Evrenden habersizdir kitapsız kalan insan. Çok okuyan çok bilir yarını parlak olur Okuyanın yarını alnı gibi ak olur. Çölde kalan yolcular bulutlara tas tutar Bilimle beslenmeyen inanışlar pas tutar Yavrusu okumayan uluslar yas tutar. Çok okuyan çok bilir yarını parlak olur Okuyanın yarını alnı gibi ak olur. Hasan TURAN |
GÜZEL SÖZLER
· Bilgin unutmuş, kitap unutmamış.
· Günümüzün gerçek üniversitesi zengin kütüphanelerdir.
· Parayı kasa, bilgileri kütüphane saklar.
19/4/2008
Dünya Çevre Günü
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ
( 5 Haziran )
ÇEVRE KORUMA HAFTASI
( 5 – 11 Haziran )
İnsanların sürekli yaşadıkları yere çevre denir. Dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklar, doğal çevreyi oluşturur.
Doğal Çevrenin korunması amacı ile 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda çevre sorunları ele alındı. Çevre kirlenmesine karşı üye ülkeler ortak çözüm yolları aradılar. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında 5 Haziran gününün Dünya Çevre Günü olması kararlaştırıldı. Her yıl Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak değerlendirilir.
Ülkemizde bu amaçla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Çevre Müsteşarlığı kuruldu. Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etti. Çevre Koruma Haftasında okullarda öğrencilere doğal çevrenin korunması gereği öğretilir. Hafta boyunca radyo ve televizyonda halka çevre kirlenmesi ile ilgili bilgiler verilir. Alınması gerekli önlemler anlatılır. Gazete ve dergilerde doğal çevrenin korunmasına ilişkin yazılara yer verilir.
Doğal çevrenin kirlenmesi bütün ülkelerin ortak sorunudur. Çevre kirlenmesi hepimizin günlük yaşayışını etkileyen bir olaydır. Uygarlığın gelişmesi, endüstrileşme sonucu fabrikalarda insan gücüne gereksinme arttı. Kırlarda, köylerde, doğal çevrede yaşayan insanlar kentlere göçtü. Kent nüfusu önemli ölçüde çoğaldı. Kentlerde nüfusun artışı ve endüstrileşme ile birlikte çevre sorunları ortaya çıktı. Bu sorunun en önemlisi çevre kirlenmesidir.
Başlıca çevre sorunları su, hava ve toprak kirlenmesidir.
Su kirlenmesi ile deniz hayvanlarının yaşam ortamları bozulur. Kirli sularda avlanan balık ve öteki deniz ürünlerini yemeyelim. Böyle sularda yüzmeyelim.
Hava kirliliği daha çok yakıtların gereği gibi yakılmaması sonucu ortaya çıkar. Kirli hava solunuma elverişsiz havadır. Kirli hava solunum yolları hastalıklarını artırır. Solunum organlarımızı yorar. Hava kirliliği ölümlere bile sebep olur.
Toprak kirlenmesi; çeşitli ilaç ve gübrelerle toprağın tarıma elverişsiz duruma gelmesidir. Çiftçilerimiz; tarlada kullanacakları ilaç ve gübre çeşidini ziraat mühendislerine, teknisyenlerine sormalıdır. Hangi gübrenin hangi cins topraklarda yararlı olacağı bilinmektedir. Bu nedenle; ilgili uzmana danışmaksızın ilaç ve gübre kullanılmamalı. Toprak kirlenmesi toprağın verimini azaltır. Bitki hastalıklarını çoğaltır.
Bugün pek çok ilimiz çevre sorunları ile karşı karşıyadır. Örneğin Ankara'da hava, İstanbul'da su. Mersin ve Adana'da toprak kirlenmesi birer çevre sorunudur.
DOĞAL ÇEVRENİN KORUNMASİ İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER
Doğal çevrenin korunması : Bu konuda alınabilecek belli başlı önlemler şunlardır:
- Akar ve durgun sular, insan ve hayvan artıkları ile kirletilmemeli,
- Biriken çöpler hemen kaldırılmalı,
- Zararlı hayvanların, böceklerin özellikle, karasinek ve sivrisineklerin üreyip çoğalmaları engellenmeli,
- Kanalizasyon borularındaki patlamalar hemen ilgililere bildirilmeli.
- Yakıtların tam yakılması sağlanmalıdır. Böylece hem enerji kaybı, hem de hava kirliliği önlenmiş olur.
Doğal çevrenin kirletilmesi yasalarımıza göre suçtur. Bu suçu işleyenlere para ve hapis cezaları verilir.
Doğal çevre bizim çevremizdir. Biz doğayı korudukça doğa da bizleri korur. Havaya, suya, toprağa karışan kimyasal artıklar doğayı etkiliyor. Bu artıkların çoğalması insan sağlığını bozuyor. Kısaca çevre sorunları, sağlımızla yakından ilgili bir konudur.
Bulunduğumuz yeri kirletmeyelim. Doğal çevrenin güzelliklerini korumak hepimizin görevidir. Bu konuda girişilen çalışma ve çabalara katılalım. Soluduğumuz havanın, içtiğimiz ve kullandığımız suların, bulunduğumuz yerin temiz olmasını istiyorsak çevre kirlenmesine engel olalım. Sağlımıza uygun bir çevrede yaşamak için doğal çevremizi koruyalım.
ÇEVREMİZÇöplerimiz birikmesin Sularımız kirlenmesin Yakıtımız tam yakılsın Temiz olsun her şeyimiz. Oynayalım hep coşalım Bu yurdu temiz tutalım Sokağımızla caddemiz Köyümüzle, kentimiz Temiz olsun hep çevremiz Güzel olsun hep yöremiz. Oynayalım hep coşalım Bu yurdu temiz tutalım Yaylada ovada dağda Pırıl pınl bir doğada Oynayalım hep coşalım Bu yurdu temiz tutalım. Erol YAVUZ | BİR YER DÜŞÜNÜYORUMBir yer düşünüyorum, yemyeşil, Bilmem, neresinde yurdun? Bir ev, günlük güneşlik, Çiçekler içinde memnun. Bahçe kapısına varmadan daha, Baygın kokusu ıhlamurun, Gölgesinde bir sıra, der gibi; — Oturun! Haydi çocuklar haydi, Salıncakları kurun! Başka dallarsa, eğilmiş; — Yemişlerimizden buyurun! Rüzgar esmez, konuşur; — Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun. Mutlu olun, yaşayın, Ana, baba evlat, torun. Z. Osman SABA |
GÜZEL SÖZLER
· Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur.
· Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahiptir.
· Çevre kirliliği, her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusudur.
· Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur.
· Yarının doğası bugünden yaratılır.
19/4/2008
Dünya Gıda Günü
DÜNYA GIDA GÜNÜ
( 16 Ekim )
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 16 Ekim'i Dünya Gıda Günü olarak kabul etti. Dünya Gıda Günü'nde Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde açlık, gıda üretimi ve tüketimi gibi konular incelenir. Beslenme üzerinde durulur. Ülkemizde her yıl 16 Ekim günü gazete ve dergilerde konuya ilişkin yazılar yayınlanır. Radyo ve televizyonda konuşmalar yapılır. Okullarımızda beslenmenin, dengeli beslenmenin önem ve gereği anlatılır.
Beslenmek için aldığımız ; hayvansal, bitkisel, madensel maddelere besin denir. Dünyada üretilen gıda maddeleri artan nüfusa yeterli olmamaktadır. Besin maddeleri üretiminin az olduğu yoksul ülkelerde açlık ve yetersiz beslenme sorunu vardır. Açlık, yetersiz beslenme, bedenin gerekli ölçü ve türde besin alamamasıdır. Açlık ve yetersiz beslenme konusu tüm ulusların ortak sorunudur. Bu soruna dikkati çekmek, çözüm yolları bulmak amacı ile her yıl Birleşmiş Milletler'e üye tüm ülkelerde toplantılar düzenlenir. Toplantılardaki araştırma ve inceleme sonuçları dünya kamu oyuna duyurulur.
Yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarının nedenleri, besin üretim ve dağılımının yetersizliği, bilgisizlik, hızlı nüfus artışı, ekonomik güçsüzlük ve çevre sağlığının bozulmasıdır. Yapılan hesaplara göre dünyada yaklaşık 450 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Sadece bu sayı bile dünyamızın en büyük ve en önemli sorununun açlık olduğunu gösteriyor. Dünyanın pek çok yerinde insanlar, açlıktan ölmekte, iyi beslenemedikleri için hasta olmaktadırlar.
Ülkemizde besin üretimi, artan nüfusun gereksinmesini karşılamaktadır. Besin tüketimimiz ile üretimimiz arasında bir denge vardır. Türkiye, yeryüzünde besin maddeleri üretiminde kendi kendine yeterli yedi ülkeden biridir. Ancak yurdumuzda üretilen besin maddeleri iyi değerlendirilmiyor. Besin maddelerinden gereği gibi yararlanılmıyor. Üretilen besinler ülkemizde düzenli olarak dağıtılamıyor.
Halkımızın iyi ve yeterli besin alması amacıyla Milli Gıda Yüksek Kurulu adında bir örgüt kurulmuştur.
Kurulun başlıca görevleri şöyle belirlenmiştir. :
· Besin maddelerinin üretim ve tüketim sorunlarını araştırmak.
· Beslenme sorunlarının çözümleri için öneriler saptamak.
· Konuya ilişkin yasal düzenlemeleri incelemek.
Büyük kentlerimizde yapılan bir araştırma sonucuna göre besin maddelerinin onda biri çöplüklere atılmaktadır. Atılan besin maddelerinin başında genelde tahıl ürünleri gelmektedir. Bu savurganlığın önlenmesi için üstümüze düşen görevleri yapmalı, savurganlığın bu türüne de karşı çıkmalıyız. Yakınlarımızı bu konuda sürekli uyaralım.
Başlıca besinlerimiz sebze, meyve, et, ekmek, yağ, tuz, süt, su, yumurtadır. Besinlerin bir bölümü vücudumuz için gerekli olan ısı ve enerjiyi sağlar. Bunlar şekerli maddeler ve yağlardır. Bir bölümü organlarımızı onarır, büyümemizi etkiler. Bunlar süt, yumurta, baklagiller gibi proteinlerdir. Vitaminler ise vücudumuzu hastalıklardan korur. Vitaminler daha çok meyve ve sebzelerde bulunur.
BESLENME KURALLARI
En iyi beslenme, dengeli beslenmedir. Dengeli beslenme vücudumuza gerekli yiyecek ve içeceklerin yeterli ölçüde ve türde alınmasıdır. İnsanlar ne çok, ne az yemeli, yeteri kadar besin almalıdır.
Aşağıda sıralanan beslenme kurallarını titizlikle uygularsak beslenmeden beklenen yararı sağlamış oluruz.
1. Yararlı değişik besinler almalıyız. Vücudumuz için yararlı olmayan besinleri almaktan kaçınmalıyız. Aldığımız besinlerin değişik besin olmasına özen göstermeliyiz. Yiyeceklerimizi temiz, taze ve bize en çok yararlı olanlar arasından seçmeliyiz. Sokaklarda üstü açık, temizlik kurallarına uyulmadan hazırlanan ve satılan yiyecekleri almamalıyız.
2. Beslenmemiz belirli bir düzen içinde olmalıdır. Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleri belirli saatlerde, düzenli olarak yenmelidir. Özellikle sabah kahvaltısı unutulmamalı, günlük çalışmamızın verimli olması için sabah kahvaltısına ayrı bir özen gösterilmelidir.
Yiyecekler arasından sevip sevmeme ayrımı yapılmamalıdır.
3. Lokmaları iyice çiğnedikten sonra yutmalıyız. Çiğnenmeden yutulan lokmalar sindirim organlarından mideyi yorar. İyi sindirilmez. Beslenmeden beklenen yararlar da sağlanmamış olur.
4. Yemekten sonra dişlerimizi fırçalamalıyız. Böylelikle diş etlerine daha çok kan gelmesi, dişlerin beslenmesi, dişlerin çürümesinin önlenmesi, canlı tutulması sağlanır.
SOFRADA NELERE DİKKAT ETMELİYİZ
· Sofraya oturmadan önce ellerimizi yıkamalıyız.
· Evimizde, okulumuzda beslenme saatinde, konuk olduğumuz evde, lokantada başkalarının iştahını kaçırıcı söz ve davranışlardan kaçınmalıyız.
· Sofraya birlikte oturmalıyız, yemeğe birlikte başlamalıyız.
· Yemek yerken lokmaları ağzımız kapalı çiğnemeliyiz.
· Lokmaları iyice çiğnedikten sonra yutmalıyız.
· Yiyecekleri dişimizle değil, bıçakla kesmeliyiz.
· Yemeğin sonunda yemeği hazırlayanlara teşekkür etmeliyiz.
PAZAR YERİMaydanozlar, naneler, Ayvalar, kestaneler, Sırt sırta vermiş gibi, Pazarı kaplamışlar. Şu pırasa, havuca, Ispanaklara bakın. Şu iri elmalarda, Al yanaklara bakın. Bakın şu lahanaya, Bakın şu kerevize. Hepsi de ayrı, ayrı, Nasıl gülüyor bize. Tahsin BİLENGİLİN | ELMA ŞEKERİBazı satıcılar, doğrusu, Çok kandırıkçı oluyor. Bakınca elma şekerlerine İnsanın canı çeker. Oysa içi çürük elma, Dışı boyalı şeker. Abdulkadir BULUT | BESİNLERArtık “dişiniz çıktı” der, Süt vermez cici annemiz. Alır kucağına sever, Toprak, ikinci annemiz. Besler bizi bin bir öğün Yemişler, sebzeler her gün, Beni yanına götürün, Toprak ikinci annemiz. Hepsinde bir türkü, bir ses, Buğday, dut, kiraz, patates. ─Hadi bana bir kavun kes, toprak ikinci annemiz. Fazıl Hüsnü DAĞLARCA |
GÜZEL SÖZLER
· Can boğazdan gelir.
· Et giren eve dert girmez.
· Tok açın halinden anlamaz.
19/4/2008
Nevruz Bayramı Kutlama Programı
NEVRUZ BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI 1-SAYGI DURUŞU (BURCU SEVİNÇ) 2-İSTİKLAL MARŞI 3-TÜRK KÜLTÜRÜNDE NEVRUZ (EBRU AYDIN) 4-NEVRUZ GÜZELLEMESİ (ŞİİR, SELİN YEL) 5-NEVRUZ ADETLERİ (DURU DAMLA) 6-NEVRUZ BAYRAMI (ŞİİR, SENEM OĞUZ) 7-KÜLTÜR BAKANLIĞI NEVRUZ GÖSTERİSİ (CD’DEN) 8-KAPANIŞ | |
YENİ GÜN/NEVRUZ ADETLERİ Yeni gün/Nevruz bayramında bir çok adetler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır: Yeni günde/Nevruz’da Semeni göyerderler, Yeni günde/Nevruz’da Semeni helvası pişirirler, Yeni günde/Nevruz’da üzerlik denen bir bitki yakıp dumanını eve, mala, cana ve çocuklara verirler, Yeni günde/Nevruz’da yeni elbiseler alınır, Yeni günde/Nevruz’da yakınlara hediyeler alınır, Yeni günde/Nevruz’da at yarışları yapılır, Yeni günde/Nevruz’da yumurta boyanır, Yeni günde/Nevruz’da kız beyenmeğe giderler, Yeni günde/Nevruz’da küskünler barıştırılır, Yeni günde/Nevruz’da misafirliğe gidilir, Yeni günde/Nevruz’da nişanlı kızlara Nevruz hediyesi götürülür, Yeni günde/Nevruz’da kötü söz söylenmez, Yeni günde/Nevruz’da mezar ziyaretlerine gidilir, Yeni günde/Nevruz’da başkaları hakkında kötü konuşulmaz, Yeni günde/Nevruz’da alış-veriş yapılmaz, Yeni günde/Nevruz’da şeker dağıtılır, Yeni günde/Nevruz’da atı, iti vurmazlar, Yeni günde/Nevruz’da, Nevruz gülü toplarlar, Yeni günde/Nevruz’da yılanı vurmazlar, Yeni günde/Nevruz’da kızlar kırmızı giyinir, Yeni günde/Nevruz’da ev sahipleri evde birisinin bulunmasına gayret ederler, Yeni günde/Nevruz’da kavga etmezler, Yeni günde/Nevruz’da hasta olanlar ziyaret edilir, onlara pay götürülür, Yeni günde/Nevruz’da aksakallılara Nevruz payı gönderilir, Yeni günde/Nevruz’da şal sallayanlara pay verilir, Son Çarşamba’da güneş çıkmadan suyun üzerinden atlanır, Son Çarşamba’da düğün için ayrılmış koyunların boynuzlarına kırmızı bağlanır, Son Çarşamba’da evden para vermezler, Son Çarşamba’da borç ödemezler, Son Çarşamba’da komşuya elek vermezler, Son Çarşamba’da mum yakmazlar, Son Çarşamba’da eğer mum yanıyorsa bitmeden yarım söndürmezler, Son Çarşamba’da evden ateş, kibrit gibi şeyler vermezler, Son Çarşamba’da evden ekmek vermezler, Son Çarşamba’da erkenden yatmazlar. Bu kısa kouşmamda Türk milletinin yaşamından büyük bir kesiti, büyük bir motifi, birkaç sayfaya işlemeye çalıştım. Hiç şüphe yok ki, Nevruz/Yeni yıl bayramı Türk kültür öğelerinin en temel ve köklü parçalarından birisidir. Bu sebeple de hakkında saatlerce konuşulacak kadar geniş ve engin bir konudur. Türkiye’mizin zor bir süreçten geçtiği bu günleri Nevruz gibi milli bayramlarımıza, âdet ve geleneklerimize sıkı sıkıya sarılarak, millet olarak birbirimize kenetlenerek atlatacağımıza inancımız sonsuzdur.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder